Modanın Eınsteın’ ı Kral Karl

Siyah gözlükleri, parmaksız eldivenleri, iddiali takıları ve bembeyaz atkuyruğu saçları… O modanın Einstein’ ı olarak adlandırılıyor. Tarzı, yaratıcılığı ve enerjisiyle muhteşem bir kişilik. Öncü, yenilikçi ve dahi! Sigaradan, peynirden ve cep telefonundan nefret ediyor.

10 Eylül 1933′ de Almanya Hamburg’ da varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geliyor. Gerçek adı Karl Otto Lagerfeldt olmasına rağmen reklam açısında daha uygun olduğunu düşünerek soyadındaki “t” harfini çıkartmış!

Bir medyum annesine oğlunun büyüyünce peder olacağını söylemiş. Bu sebeple annesi Onu dinden hep uzak tutmuş, kiliseye gitmesini yasaklamış. Dinle ilgili hiçbir şey bilmediğini belirtiyor Karl. Doğduğu Danimarka sınırındaki şehirde savaş sonrası herşeyin karaborsa olduğu yıllarda Karl evin şımarık çocuğu olarak yetişmiş. “Amerika’ nın en ünlü çocuk aktiristi Shirley Temple’ ın erkek versiyonu gibiydim. Dünyanın kendi etrafımda döndüğünü sanırdım.” diyor.

Cinsel tercihi ile ilgili oldukça özgür. “Homoseksüellik diye birşey olduğunu ilk 11 yaşında duydum. Gidip anneme ne demek olduğunu sordum. Bu bir konu değildir, bu saçının rengi gibi doğal bir şeydir dedi. Aynı yıl bir Alman çiftin tacizine uğradım. Bugün olsa pedofili, cinsel taciz davaları açılabilirdi. Yine anneme gidip herşeyi anlattım. O da bana hepsi senin suçun, çok fazla kırıtıyorsun dedi. Ailem bu durumu önemsemedi çünkü üvey ablam da bir lezbiyendi.” diye anlatıyor (Rudolphe Marconi / Lagerfeld Sırları filminden)

Moda dünyasına 1972′ de Chloe’ yle adım atan Karl, 1980′ lerde Chanel’ de tasrım serüvenine başlamış. Bugün halen bu görevini başarıyla sürdürüyor. Şimdiye kadar 210′ un üzerinde görsel şova imza attı. 6 CDFA ödülü sahibi bir deha O. Chanel’ i 1980 li yılların fenomeni haline getirip yüzyılın en önemli markası haline getirdi. Daha önceleri Balmain, Patou, Chole ve Krizia gibi birçok markada çalıştı. Şu an sadece Chanel’ in değil aynı zamanda Fendi ve kendi markası Karl’ ın da koleksiyonlarını hazırlıyor. Bunlarla da yetinmeyip; özel koleksiyonlar, oyuncaklar, farklı markalarla anlaşmalar ve fotoğraf çekimleri yapıyor. O Fransız ve dünya kültürünün bir parçası. Modanon dahisi fiziksel açıdan gittikçe zayıflıyor. Tabii ki bunun da bir sebebi var. 2001 yılında kendi görüntüsünden hoşlanmadığı için 13 ayda tam 40 kilo zayıflıyor. Bu durumun asıl sebebini ise söyle açıklıyor; “Hedi Slimane tasarımlarını giymek istiyordum ama o kıyafetler çok ince ve benim yaşımda olmayan erkekler içindi.” (bu azim heimizin başına diyelim) evet Karl fiziksel olarak zayıflıyor olabilir ama dünya üzerindeki ünü gün geçtikçe artıyor.

 

Lagerfeld, Chanel markasının tasarımlarını Coco Chanel’ in mirasına sadık kalarak günümüze adapte etmeyi kusursuz bir biçimde başarıyor. Markayı asla değiştirmiyor. Kendini Chanel’ in muhteşem uşağı olarak görüyor. Ve markaya bağlılığını gösteriyor. Chanel ve Fransız ruhunu taşıyan Karl Lagerfeld sadece moda dünyasına yön vermekle kalmıyor. Onun efsanevi bir karizmaya sahip olduğu artık herkes tarafından kabul ediliyor. Bu nedenle de ona “Kral Karl” yada “Sezgili Diktatör” deniyor.Çünkü O saplantılı bir kontrol manyağı.

Kıyafetleri çizmeyi seviyor.Moda tasarımını hayatının bir parçası olarak görüyor. Modayı sinemaya benzetiyor ve aktörün her filmde farklı bir karakterde rol alması gibi O da her sezon farklı bir tema ile çalışmalarını sürdürüyor. Ve “Sinema modern düşüncenin tek ifade biçimidir.” diyor. Kendisine sıkı bir adrenalin diyeti uyguluyor 🙂 “Stresten bahsetmezsen sıkıntı çekmezsin. İşin en sevdiğim yanı bizzat işin kendisi.” diyor ve gerçekten kişinin sevdiği işi yapmasının hayatına kattığı farkı bize birkez daha vurguluyor.En favori sanat malzemesi tip-ex 😀 evet doğru okudunuz… Gazlı kalemlerle yaptığı çizimlerin üzerini tip-ex ile birkaç rötuş yaptığında kendini yağlıboya tablo yapmış gibi hissediyor.

Sık sık fotoğraf çekiyor. Bu işi henüz 19 yaşındayken öğrenmiş ama hiç meslek edinmemiş. Şimdi ise neredeyse gerekli tüm fotoğrafları kendisi çekiyor. Mottosu “En iyisini istiyorasan kendin yap.” ama tabii ki bunun da bir nedeni var. Chanel’ in bir katalog çekiminde fotoğrafçı ile tartışıyor. Çünkü sürekli çekim yapılıyor ve Karl hiçbirini beğenmiyor. Sonunda fotoğrafçı pes ediyor ve “Çok iyi biliyorsan sen yap” deyip orayı terk ediyor. Bunun üzerine Karl makineyi eline alıyor ve o günden beri de bırakmıyor! Bence O fotoğrafçıya hem Karl hemde biz birer teşekkür borçluyuz siz ne dersiniz?

On parmağında on marifetten fazlasını taşıyor Karl ve yaptığı her iş, yarattığı her tasarım, gerçekleştirdiği her defile bir fenomen haline dönüşüyor.

Karl 2004 yılında H&M için bir koleksiyon yaptı ve tabii ki bu koleksiyon hemen tükendi.

2006′ da en beğendiği şarkılardan oluşan bir CD çıkarttı. Adı “Les Musiques Que J’aime (Sevdiğim Müzikler).

2007′ de “Lagerfeld Confidential (Lagerfeld’ in Sırları)” adlı belgesel çekildi. Filmin Türkiye’ ye gelişi için Vakko Yönetim Kurulu Başkanı Cem Hakko’ ya büyük bir teşekkür borçluyuz. Filmi Paris’ te izleyerek çok etkilenen ve kimse Türkiye’ye getiremeyince de bu işi üstlenen kişi kendisi çünkü!

2010′ da “Maison Eurpèennedela Photographie (Avrupa Fotoğraf Evi)” adlı sergide Kral Karl’ ın fotoğrafları sergilendi.

2011′ de ise Coca-Cola için tasarladığı sınırlı sayıdaki şişeler raflarda yerlerini aldı!

Ona dahi, kral, deha demeyip de ne demeli bu moda dünyası? Hiçbir eğitimi olmayıp tamamen sektörün içinde yetişmiş gerçekten gıpta edilecek bir karakter O…

Çok yaşa Karl…

Size de keyifli okumalaar….

Aslı

2 Comments

Fikirlerinizi Paylaşın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s