Hani bazen birini ilk gördüğünüzde kırk yıldır tanıyormuş gibi hissedersiniz ya? İşte Ayşe öyle bişey 🙂 biz tanışalı aradan çook çok uzun yıllar geçmedi ama en iyi kendisi bilir Onu çook seviyorum!
Öyle doğal, ego manyağı olmayan, olduğu gibi, soyadına sığınmayan, etrafındaki herkesi sadece insan olarak gören biri O…
Bilinçli, duyarlı, sevecen, ailesine düşkün! Çook eğlenceli hatta bazen komik! Onu elinde kadehi ile gezerken de görebilirsiniz, halk ile birlikte eylem yaparken de, mağaza gezerken de, açılış İçin gece yarılarına kadar mağaza hazırlıkları yapıp manken giydirerek çalışırken de 🙂
Bu köşede de sevdiği ve kendisine de inanılmaz yakıştırdığı o vintage tarzı ile yer almazsa olmazdı… Ayşe ile son dönemin genç ruhlu alışveriş merkezi Akmerkez Wepublic’de yer alan Petra’da buluştuk. Ben biraz notlarımdan biraz da spontane aklıma ne geldiyse sordum O’da tam olarak kendi gibi içten, doğal ve samimi yanıtlar verdi… ortaya da booool kahkahalı bir söyleşi çıktı.
Ben çok keyif aldım. Umarım okurken siz de benim kadar keyif alırsınız 🙂
ModaStilde (MS): Hadi bize biraz kendinden bahset.
Ayşe Boyner (AB): 1985 doğumluyum, İstanbul’luyum. 15 yaşıma kadar İstanbul’daydım sonra İsviçre’ye gittim lise okumaya. Oradan da üniversite için Kanada’ya gittim ve pazarlama eğitimi aldım. Bir ikiz kardeşim var, bir kız kardeşim ve iki de erkek kardeşim var.
MS: Bu kadarını birçok kişi bilmiyor emin ol 🙂
AB: Öz anne ve babadan üç kız kardeş, sonra Ümito (Ümit Boyner’ e böyle diyorlar 🙂 )dan da iki kardeşim var.
MS: Modanın içinde doğdun sayılır ama moda ile ilgili bir eğitimin yok. Neden?
AB: Moda ile ilgili bir eğitimim yok, hep böyle pazarlama yada işletme okuyacağım diye düşünüyordum zaten, pazarlama okudum sonunda 🙂 ne kadar doğru bir karar tabi bilmiyorum! İşletme dışında daha farklı bir şeyler de okuyabilir mişim, daha kültürel mesela. İşi zaten işte öğreniyorsun!
MS: Ama o dönemler (bizim lise mezuniyetine yakın yıllar 2001 – 2002 gibi) hep böyleydi. İşletme oku, işin başına geçersin birgün:) pekii.. Türkiye ve Dünya da stilini beğendiğin kadınlar kimler?
AB: Türkiye’de Ece Sükan, bayılıyorum Ona. Sonra; Ezgi Apa ve Lian Beraha (luxury shoppers), Derin Mermerci. Yabancılardan da Olivier Palermo’ya bayılıyorum. Hep böyle bir düzgün, bakımlı. Nasıl o kadar düzgün oluyor anlayamıyorum 🙂 Yani hiçbir kötü resmini görmedim…
MS: Pekii, senin stilin?
AB: Benim stilim biraz karışık 🙂 eskiden böyle çok erkek Fatma ile anneanne arasıydım şimdi birazcık daha her yere kayıyorum sanki. Olgunlaşmışım gibi yani daha sakin ve düz şeyler giyebiliyorum bu aralar. Daha çok uzun ve desenli etekler.
MS: Aslında romantik bir tarzın var.
AB: Eveet, romantik ama biraz da böyle vintage halim var. Doğrusu çok böyle düşünerek giyinmiyorum. Önce altıma ne giyineceğimi seçiyorum sonra gerisi geliyor. Temel zaten rahatlık üzerine 🙂 hele işe giderken hiç öyle bir özel onu giyineyim, bunu giyineyim halim yok da; iş dışında bir şey yaparsam daha çok var ama iş dışında pek birşey yapmıyorum 🙂 o yüzden o kıyafetler dolapta birikiyor.
MS: Sen aslında daha iyisini yapıyorsun zamanını seyahat ederek değerlendiriyorsun 🙂 spor yapıyorsun ve formunu da böyle koruyorsun diye biliyorum ama 🙂
AB: Spor yapıyorum, formumu korumay çalışıyorum ama çok yemek yiyiyorum 🙂 kick boks yapıyorum. İbo’m var hocam (İbrahim Giydirir, survivor’dan tanırsınız belki) haftada 4 gün çalışıyorum. Bir de bisiklet çok seviyorum, spining yapmayı. Son iki yıldır bir moda oldu ve bana da geldi o moda 🙂 dün başladım ve ona devam etmeye çalışacağım…
MS: O zaman beslenmende nelere dikkat ediyorsun diye sormayayım 🙂
AB: Sor ama dikkat edemiyorum işte, her şeyi yiyiyorum maalesef 😦
MS: Boyner Fresh ile birebir ilgileniyorsun, buna senin markan diyebiliriz.
AB: Aynen… Bu Boyner’ in değişim projesiydi. Biraz daha moda algısı yüksek bir projesi vardı buda onun bir parçası oldu, sonra bende böyle bir proje var deyince üstüne atladım 🙂
MS: Herşeyi ile birebir sen mi ilgileniyorsun? Satınalma, koleksiyon seçimi…
AB: Evet aynen. Biraz dünyanın farklı yerlerinden markalar var. Danimarka, İngiltere, Amerika, İspanya ve Türkiye’de daha önce olmayan markalar var. Daha genç ve daha fashionable aslında. Türkiye’de uygun fiyatlara bir şey aradığın zaman aslında gidiyorsun bir yerlere ama artık herkes aynı yerden aynı şeyleri giyiniyordu. Hepimiz gidip aynı şeyleri alıyorduk yani. O yüzden Fresh biraz daha herkesin kendi tarzını yansıtabileceği bir marka oldu.
MS: Seni eskiden çok sık DJ kabinlerinden görüyorduk. Artık yapmıyor musun yoksa ben mi kaçırıyorum?
AB: Artık yapmıyorum 🙂 yani çok yapmıyorum. ilk yaptığım zamanlar çok zevk alıyordum sonra sıkılmaya başladım. İlk zamanlar dinlemek iştediğin müzikleri çalabildiğin bir yer var, etrafta kimse yok dans edebiliyorsun. Ama sonra çok iş gibi oldu ama ben öyle olmasını değil, daha çok eğlence olmasını istiyordum o yüzden artık çok yapmıyorum. Ancak yakın birileri istediği zaman veya küçük organizasyonlarda çalıyorum. Mesela cumartesi (bugün) Wepublic de yılbaşı partisi var orada çalacağım 🙂
MS: Sevdiğin hatta takıntılı olduğun bir marka var mı?
AB: Miu Miu en sevdiğim.. hatta Fresh’ de ona benzer şeyler yapan markalar var Sister Jane gibi 🙂 bebe yakalar, küçük elbiseler falan. Başka… ne geldiği zaman hemen gidiyorum diye düşünüyorum… Danimarka’ lı markalar var çok sevdiğim.
MS: Gucci terliklerin yeni modelleri diyeceğim 🙂
AB: Yaa 😦 o kadar çok herkes giyindi ki artık giyinmekten utanıyorum gerçekten. O yüzden kendime kimsede olmayan markası da Gucci olmayan dümdüz terliklerden aldım 🙂 utandım artık kendimden çünkü herkeste var 🙂
Şimdi en takıntılı olduğum aslında Fresh! Fresh’ ten başka bir yerden birşey almıyorum aslında. Sister Jane var, Glamours en retrolardan bir tanesi, Goldie’ nin rengarenk sahte kürkleri var, uzun elbiseleri var. Bu üçü dolabımda en çok yer alanlardan.
MS: Günlük cilt bakımın? Ne yapıyorsun yada bir şey yapıyor musun?
AB: Bu konuda çok kötüyüm… mümkünse krem sürmeye çalışıyorum çünkü çok kuru cildim. Ama öyle özel birşeyim yok. Sabah kalktığımda yüzümü yıkayıp krem sürüyorum çünkü sürmeyince paramparça oluyor yani! Çünkü çok hassas cildim… aslında daha iyi bakmam lazım ama öyle özel bir takıntım yok.
Cilt bakımına da hiç gitmiyorum ama aylardır aklımda var gitmek… bir gidesim var yani 🙂
MS: Makyaj yapıyor musun diye soracağım ama genelde yapmıyorsun 🙂
AB: Makyajı %90 gündüzleri yapmıyorum. Ben genelde işe giderken ve yüzümde bütün gün makyaj varken yüzüme çok dokunduğum için çok kirli hissediyorum. Gözüme zaten hayatta birşey süremem çünkü elim sürekli gözümde. Sürdükten sonra bir bakıyorum simsiyah bir gözüm olmuş 🙂
Akşam bir yere giderken yapıyorum ama çok hafif yapıyorum. Çok makyaj yapınca neden bilmiyorum, bende bir fazla duruyor. Böyle sahneye çıkacak gibi oluyorum. Gündüzleri herkesin yüzünde makyaj görüyorum, aynı makyajı kendime yapınca bir patlıyor… alışık olmadığım İçin belki…
MS: Makyaj çantanı açsak, hangi markaları görürüz?
AB: Nars ve By Terry
MS: Bir gününü nasıl geçiriyorsun? Rutin bir gün senin için nasıl geçiyor?
AB: Sabah eğer erken kalkabilirsem; buna bir gece önceden karar veriyorum 🙂 İbo ile mesajlaşıyorum sabah 07:00 de derse gidiyorum. Yoksa da saat 09:00 da iş başlıyor. Bazen bütün gün ofis işleri oluyor, bazen de ofis çok yoğun değilse mağazaları geziyorum. Durum nedir? Nasıl gidiyor diye. Ne nerde, ne yok, mağaza geribildirimleri falan… aslında tüm gün işteyim! Sabah spora gitmediysem akşam gidiyorum. Sonra da eve gidip ya birşey okuyorum, ya TV seyrediyorum.
Yani pek birşey yaptığımı söyleyemeyeceğim. Hiçbir şey yapmıyorum son zamanlarda.
MS: Dizi seyrediyor musun Ayşe?
AB: Bir ara taktığım diziler vardı aslında ama hepsi bitti ve şu anda yok…. Hayatım çok mu boş neeee 😀
MS: Ayşe seni gerçeklerle yüzleştiriyorum 🙂 pekii dolabını açtım, en çok hangi parçayı görürüm? Yada en çok ne görürüm?
AB: Uzun etekler ve dik yakalılar… dik yakalılar böyle üst üste duruyor çünkü kışın ve yazın giydiğim elbiseler aynı olduğu İçin genellikle onları kışın giydiğim zaman içine dik yakalı giyiniyorum. Bir de kazaktan çok baydı-im için üşümemek için gömlek içi dik yaka yapıyorum 🙂
Bir de eskiden birikme çok salopetim var aslında ama onları eskisi kadar giyinmiyorum. Galiba büyüdüm 🙂
MS: Erkek koleksiyonu yapmayı düşünüyor musun?
AB: Şimdilik böyle birşey yok ama; güzel olabilir. Şöyle birşey var erkekler biz kadınlar kadar açık olmadığı İçin farklı şeylere özellikle Türkiye; değişik şeyler alayım ama onu Türkiye de giyecek erkek herhalde %0,02 🙂 kadınlar daha açık böyle şeyler…
MS: Wepublic fikri nasıl doğdu Ayşe? Yada kimden çıktı bu fikir mi desem 🙂
AB: Bu galiba babamdan çıkmış olmalı 🙂 böyle şeyler genellikle Ondan çıkar. Bu birazcık da herkesin mağazası olsun istendi. Hani Beymen ve Boyner arası bir boşluk var ya? O boşluğu doldurmaktı asıl amaç ve aslında gerçekten böyle herkesin mağazası haline geldi:)
MS: Kaydırak fikri de babana mı ait?
AB: Yok o mimarlardan çıktı 🙂 hep kıkırdayarak iniyorum oradan 🙂
MS: İçerideki markaların seçimini kim yaptı?
AB: Satınalmacılar Beymen’ in satınalmacılarıydı, Onlar şimdi Wepublic oldu.
MS: Kimsenin bilmediği bir özelliğini söyle bize.
AB: Negatif birşey olacak ama… göründüğüm kadar pozitif değilim. Herkes beni öyle zannediyor ama içimde birşeyler yanıyor! (Bunu duymayı açıkçası bende hiç beklemiyordum)
Çok küfrederim 🙂 zaten herkes biliyor aslında! Ama küfürlerimi kontrol altında tutmaya çalışıyorum 🙂
MS: Ben çok seviyorum ama senin bu doğal halini 🙂 olduğun gibisin. Seni gördüğüm zaman sanki kırk yıldır tanıdığım biriymişsin gibi çok rahatım. Ama açıkçası dışarıdan bakınca böyle görünmüyordun eskiden 😀 şimdiki bu yaklaşımlar sosyal medya etkisi olabilir mi? Paylaştığın fotoğraf çok sen, çok doğal yani!
AB: Tabi olabilir… eskiden kimse benim gerçek halimi gormuyordu ki! Sadece sempatik bir halim vardı 🙂
MS: Tabii doğru biz seni mağazin haberlerinde, DJ kabinlerinde falan görüyorduk 🙂 pekiii erkek arkadaşın var mı?
AB: Beş aydır yok:) hoşlandığım bir çocuk var dermişim 😀 ama çocuk diyorum yani! Sanki 15 yaşında 🙂
MS: Bu ay yapılacak Zest İstanbul’ a Boyner Fresh ile yine katılacaksın. Geçtiğimiz etkinliğin getirisi iyi oldu mu?
AB: Evet 16-17 Aralıkta iki gün olacak. Çok iyi olmuştu.
MS: Ekibinde birlikte çalıştığın kişileri sen mi seçiyorsun? Yoksa zaten şirket içinde olanları Fresh ekibine mi aldın?
AB: Tam bir Boyner Fresh ekibi yok aslında. Bir junior buyer var. Genel bir buyer dış ama elime geçirdim çünkü Onu çok seviyorum. Melisa’m benim! Çok Çalışkan ve akıllı. Birde genel bir takım var herkes birlikte çalışıyor ama aslında biz Melisa ile birlikteyiz.
Melisa ve ben bir de dışarıdan destek veren Yusuf’cum var 🙂
MS: En son okuduğun kitap nedir? Ne tarz kitaplardan hoşlanırsın?
AB: En son okuduğum The Lost Hegemon. Geçmişten geleceğe politik bir kitap.
Ne niye olmuş tarzı şeyleri okuyup araştırmayı seviyorum. Sapiens okudum o çok şey böyle; ilk günlerden bu günlere kadar nasıl dünyanın içine ettiğimizi falan anlatıyor. Şimdi ikinci kitabı var Homo Deus diye ona başlayacağım ama önce bir nefes terapisine başladım. Terapistim Merva’cım da bana 4 kitap verdi ve nedense etraftan sürekli kişisel gelişim kitapları geliyor, onlar bayağı bir dizildi onları okumam gerekiyor 🙂
MS: Kişisel gelişime ve mistik şeylere inanıyor musun?
AB: Ya bir sürü şey denedim ama hiçbiri bir işe yaramadı. Bu nefes terapisini yaptığın zaman ellerin ayakların uyuşuyor, böyle içindeki kötü şeyleri dışarı çıkartıyor. Aslında inanmak isterdim ama ne denediysem olmadı bugüne kadar sonra bunu yaptım ve yeniden doğuş diye birşey var; suya giriyorsun sanki anne rahmindeymiş gibi… girdim, birşeyler hissetmem lazım ama hiçbir şey hissetmiyorum 🙂
Çıktım oradan Elif üzgün, neden hissetmiyorsun falan diyor. Bende kapalıyım ben, olmuyor dedim. Ertesi gün bir daha vardı, adama dedim ki çok kapalıyım ve çok korkuyorum yine birşey hissetmeyeceğim diye 😦 hissetmek istiyorum ama hissedemiyorum… sonra suya girdim ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Açıldım yani, artık dünya ya açığım 🙂
MS: Annenin tasarımlarında da etkin var mı Ayşe? Yada Elif’ in var mı?
AB: Yok! Aslında O yardım et diyor ama aklıma hiçbir şey gelmiyor. Ben sadece Onun yaptıklarını beğeniyorum 🙂 alıyorum, takıyorum, geri götürüyorum.
MS: Evet dün paylaşmıştın gördüm 🙂 gerçekten neden böyle birşey yapıyorsun? Uzun süre kullanmak istemediğinden mi?
AB: Genelde çok takı takmıyorum. Bir de öyle taşlı falan şeyler çok bana uymuyor. Bir davet falan olunca alıyorum. Günlük takacaklarım falan var tabii ki ama o değişik büyükleri falan temelli almıyorum. Bana fazla onlar 🙂
Eveeet sorular bitti!
Gördüğünüz üzere bir sürü gülen yüz var! Çünkü farklı, samimi ve bol kahkahalı bir sohbet oldu bu… Dilerim siz de keyifle okumuşsunuzdur.
Beğendiyseniz yıldızımı tıklamayı, paylaşmayı ve varsa yorumlarınızı yazmayı unutmayın 🙂
Sevgiler, Aslı