Merhaba herkese 🙂
Biliyorum uzun zamandır Sevdiğim Stiller de röportaj okuyamadınız 😦 ben de üzgünüm ancak geride bıraktığımız yaz tatili, hepimizin mâlum iş yoğunluğu derken; biraz geç oldu ama sonun da yine buluştuk 🙂
Konuğum yakından tanımayan herkesi çok şaşırtacak, dünya da röportaj yapacak celebrity bırakmayan başarılı gazeteci Aslı Barış. Okuyunca beni kesin bu gecikmeden dolayı affedeceksiniz 🙂 çünkü şimdi siz bu röportajı okurken O araların da Manolo Blahnik CEO’su da dahil iki ünlü isimle röportaj yayınladı ve Hürriyet Kelebek’te Pazar günleri yayınlanacak Moda Konseyi isimli köşeyi sevgili Ceylan Atınç ve sevgişli Başak Dizer Tatlıtuğ ile hazırladı. Hatta geçtiğimiz Pazar ilk yayınını da yaptı. Başarılar daim olsun dilerim.
Aslı ile geçtiğimiz hafta öğleden sonra Nişantaşı’nda bir cafe de buluştuk. Aslında uzun zamandır iletişim kuruyorduk ama takvimlerimiz bir türlü uymuyordu. İkimiz de birden fazla işle ilgilendiğimiz için bu normal bir durum tabii ki… röportaja geldiği gün izinli olmasına rağmen telefonu ile haftalık yayınladığı “Aslı Barış Ekranda” programının montajı için başlıklar yazıyordu. Zaten instagram paylaşımlarından (@asli_baris) ve yaptığı yayınlardan az çok fikrim olmuştu doğallığıyla ilgili ama bu derece olacağını da beklemedim açıkçası. Sanki birbirimizi çok uzun zamandır tanıyan iki arkadaş gibiydik. O kadar kendisi gibi ki… buradan bir kez daha çok çok teşekkür ediyorum bu güzel sohbet için kendisine 🙂
Aslı ile gelecek hayallerinden, Kate Moss’a olan hayranlığından, verdiği on iki kilodan, sevdiği ve sevmediği özelliklerinden… kısacası her şeyden konuştuk.
Keyifle okumanızı dilerim.
Beğenirseniz yıldızımı tıklamayı ve paylaşmayı unutmayın 🙂
Sevgiler,
Aslı
ModaStilde:Biraz kendinden bahseder misin?
Aslı Barış: Gazeteciyim. Yaklaşık 2001 yılından beri medya sektöründeyim. Kariyerime NTV’de başladım; yıllar içinde yazılı basına yöneldim. Gazetecilikte 10 yıl geride kaldı. Milliyet’le başladı; sonra Radikal’de editörlük ve köşe yazarlığı yaptım. Yedi yıl önce de Hürriyet Gazetesi Hafta Sonu Ekler’de editörüm. Ağırlıklı olarak yabancı yıldızlarla röportaj yapıyorum, ayrıca stil alanında bir köşem var. Hürriyet.com.tr’de yayınlanan ‘Aslı Barış Ekranda’ nın yapımcısı ve sunucusuyum. Ayrıca Başak Dizer Tatlıtuğ ve Ceylan Atınç’la birlikte Hürriyet Kelebek’te Moda Konseyi’ne başladık. Bu kadar galiba… Bir şeyler unutuyorumdur kesin…
M.S:Bence de unutuyorsundur! Yıllardır bu sektörün için de olup; bu kadar geri planda olmak kendi tercihin miydi? Neden seni çok az görüyor ve az tanıyoruz?
A.B: Gazetecilik alanında bir hayli tanınıyorum aslındaJ Ama evet, videolar, konsey gibi çalışmalar yeni başladı. Normalde bir editör olarak geri planda kalmam gerekiyordu. Tabii röportajlarım çok ünlü isimlerle olduğu için bir yere kadar geride durabiliyordum. Yine de imza fotoğrafımın bile büyük basılması beni huzursuz ediyordu.
M.S: “Aslı Barış’la Ekranda” fikri nasıl ortaya çıktı?
A.B: Hürriyet’in geçen sene yaptığı bir proje kapsamında düzenli video çekmeleri için birkaç isim belirlenmiş. Bu isimlerden biri de bendim. Konsepti belirledim, apar topar başladık. “Aslı Barış’la Ekranda” böyle başladı. Sevilen ve çok fazla tık alan bir iş oldu. Sonuçtan memnunum.
M.S: Geçenlerde bir paylaşımında içine kapanık biri olduğunu belirtmiştin; sebebi yengeç olmak olabilir mi J
A.B: Evet, yengeç burçlarının genel özelliği. Ne yazık ki, diyelim.
M.S: Ben fırsat buldukça programını izliyorum. Özellikle yolda, toplu taşıma da falan olunca çok iyi oluyor J bir kere samimiyetin geçiyor. Çok tutması ondan bence! Yayınlarda kalıplaşmış şeyleri sunup, söylemediğin belli. Özelikle çekim hatalarını, kamera arkasını koyman ayrı güzel olmuş, çok sevdim.
A.B: Teşekkür ederim. mekanik birşey olsun istemiyorum. Yengeç burcuyum ve yükselenim Aslan (benim de aynı). Birazcık ‘doğan görünümlü şahin’ havası yaratıyor. Evet bir duygusal yapım var ama o benim kendi dünyamda. İş alanında farklı. Çalışmayı çok seven bir kadınım.
M.S: Stilini nasıl tanımlarsın?
A.B: Valla gönül isterdi ki Françoise Hardy ya da Kate Moss gibi yalın ve cool bir tarzım olsun.Ama seksenlerde doğan biri olarak parlak şeylere de çok ilgi duyuyorum. Dolabıma baktığında ve üstümde de görmüş olduğun gibi (üzerinde lame rengi parlak bir ceket var) tomarla feminen, parlak parça bulmak mümkün. Hayaller Kate Moss gerçekler JLo diyebilirim Ama abiyeleri de sevmiyorum. Mesela metalik gri bir ceket giyeceksem onu salaş bir parçayla ya da maskülen görünümlü deri şortla takımlayıp dengelerim. Spor şık bir tarzım olduğunu düşünüyorum. Ara sıra trzımı da dolabımı da yenilerim ama sezon sezon baştan aşağı almak yerine elimde ki parçaları yenilerle takımlayarak ilerliyorum.
M.S:İnstagram aktifsin ama çok fazla takipçin yok. Bunu neye bağlıyorsun?
A.B: Sevmiyorum. İnsan sevmediği şeyi zorla yaptığı zaman o işten fazla bir hayır alamaz. Bunları program ve projelerim olduğu için paylaşmak durumundayım. Bana kalsa ben asosyal medya ağında olurum J incelemem, story v.s. lere bakmam. Hoşuma gitmiyor. Çok fake ve gerçeğin ne olduğunu bilmiyorsun. Kişiler ilişkilerde de özlem faktörünü ortadan kaldırdı. Herkes herkesi görüyor, herkes herkesi tanıyor. Keşfetmek için başka birşey yapmıyor. Yanlış anlaşılmasın; Çok getirileri var, özellikle yeni nesil için. Özgüvenleri maşallah çok iyi, meraklılar, bilgiye çok çabuk ulaşıyorlar bu güzel, işin iyi tarafı. Instagram’da ilham verici şeyler bulma kısmı da zevkli. Ama Instagram’ı aç, üç rakı sofrası, beş gün batımı, üç filtreli bikinili fotoğraf like’la, boş işler bunlar bana göre. Neyse yine Facebook’tan iyi, ahkam kesilmiyor en azından.
M.S:Geçtiğimiz günlerde Mert Alaş’ın ilk kez bir Türk gazeteci ile röportaj yaptığı haberi servis edildi. Ama sen daha önce yapmıştın! Aynı medya grubunda olduğunuz için; tepki gösterdin mi merak ediyorum.
A.B: Tepki göstermedim. Belki televizyon alanında çıkmadı demek istiyordur. Zira ben üç kez yaptım.
M.S: Sana göre stil ikonu?
A.B: Kate tabii ki! Kendisi ile 4 kez bir araya geldik. 13 yaşımdan beri hayranlık duyduğum br insandır. Çok tarz. Hiç öyle yaratılmış, ‘proje kadın’ bir şey değil. Zaten röportajlara falan sarhoş geliyor. Ne kadar punk bir ruhu olduğu ortada. Takmıyor hiç kimseyi. Konuşması çok kolay biri değil ama o açıdan çok beğenirim tarzını.
M.S: En çok röportaj yapmak istediğin isim?
A.B: Kim kaldı ya J (çok haklı. Çünkü Aslı dünya çapında birçok isimle röportaj yapmış biri)Anna Wintour olabilir. Karl Lagerfeld ile maille yaptık keşke yüz yüze olsaydı. Mail ile röportaj yapmayı gerçekten hiç sevmiyorum. Son derece mekanik ve kimin cevapladığını bilmediğin şeyler oluyor. Ama George Clooney ile bir daha bir araya gelmek isterdim. Karizmanın 50 tonu resmen. Mesela Orlando Bloom’la röportajımızda tüm hayallerim yıkılmıştı. Sıradan bir tip resmen.
M.S: Neden yaptığın her işi paylaşmıyorsun?
A.B: Röportaj yaptığım kişi önplanda olsun isterim. Benim onları tanıyor olmam ya da röportaj yapıyor olmam çok fazla birşey ifade etmiyor. Onlar mesleğimin getirdikleri; ne kadar şanslıyım ki böyle şeyler yapıyorum. Okurla röportaj yaptığım isimler arasında aracı görevi görüyorum çünkü gazetecinin görevi budur. Kendini ön plana koymak değil.
M.S: Röportaj için bütün aşamaları sen mi organize ediyorsun?
A.B: İki aşamalı oluyor. Birincisi klasik yöntem: Ben başvuruyorum. Ya da bir proje varsa onu yöneten uluslararası PR ofislerinden teklif geliyor. Röportaj yaptığım isimleri belirlerken her zaman çok seçici davrandım.. Hiçbir zaman gerçek içeriği olmayan işler yapmadım. İçi boş olan şeyleri süsleyip okuru kandırmadım. Bunun getirisini de görüyorum.
M.S: Asla giyinmem dediğin bir parça var mı?
A.B: Yok! Füzo pantolonların bile virtinlerde görüldüğü, üzerimize giydiğimiz zamanlar oldu o yüzden kimse büyük konuşmasın derim. Yani inşallah füzo giymem tabii J Ayy giyer miyim? Yok giymem herhalde.
M.S: Dolabını açsam en çok ne görürüm?
A.B: Ceket . Ceket giymeyi çok seviyorum. Çok farklı şeyler de görürsün. O kadar kalabalık ki dolabım… Bunun için ayrı bir odam var. İki odalı bir ev düşün; bir tarafı gardırop odası. Saçma bir durum ama öyle olmak durumunda kaldı ve hala yetmiyor. Çünkü ben hiçbir şey atmam J
M.S: Zaten atma, herşey bir şekilde geri dönüyor.
A.B: Evet. Şimdi bir de bu döviz artışı nedeniyle de artık eskisi kadar rahat davranamıyorum. Gittikçe şartlar zorlaşıyor ve bunları bir daha eskisi kadar rahat alabilecek miyim bilmiyorum. O yüzden istifçi gibi çok şeyim var J ama en çok ceket görürsün. Jean çok az görürsün çünkü hiç sevmem.
M.S: Günlük cilt bakım rütinin nedir?
A.B: Açıkçası hiç bakmam cildime ama bu ara Kore ürünlerine dadandım. Özellikle Dr.Jart diye bir marka var. Ambalajları tipsiz ama sonuçları mucizevi diyebilirim J küçük bir tüp, “ceramidin” diye bir şey. Sabah akşam sürüyorsun ve gerçekten cildin çok çok çok iyi oluyor (o kadar merak ettim ki en kısa sürede deneyeceğim bende). Ben nemlendiricilerin o yağlı ve yapışık dokusundan çok tiksiniyorum. Ama bu kremin öyle bir hissiyatı yok. Bulaşmıyor, ağır da değil. Onun dışında Nuxe’ün ürünlerini çok seviyorum ve kullanıyorum. Eskiden hiç makyaj yapmazdım, şimdi daha çok yapıyorum. Makyajda da M.A.C en çok alışveriş yaptığım marka. Kiko da muhteşem. Her ürününe bayılıyorum. Nispeten ucuz ama çok kaliteli.
M.S: Bu arada Kiko biz de hiç de öyle ucuz değil. Yurdışında ucuz L
A.B: Evet ama eskiden İtalya’ya gidip görünce kafamda öyle bir algı oluşmuş. Ama gerçekten güzel. Bir de ben böyle parlak şeylerden çok hoşlandığım için; orada da çok güzel dorenin lamenin elli tonu bulunuyor J
M.S: Anlaşıldı; sana hediye alacaksak kesinlikle parlak olmalı J
A.B: Eveet, kesinlikle parlak!
M.S: Geçtiğimiz senelere rağmen ciddi kilo verdin. Nasıl yaptın? Ben de öğrenkem istiyorum!
A.B: Nasıl yaptım; aslında vücudumda bir çikolata kisti vardı o yüzden metabolizmam çok yavaşlamış hatta durmuştu. Onu hallettim ve sonra kaçınılmaz olarak kilo vermeye başladım. Sonra da canım hiç yemek istemedi. Akşamları yemek yemiyorum. Ananas yada salata tarzı bir şeylerle geçiştiririm. Günde 3 litre su içerim. Çok severim çünkü. Basit rutinlerden çıkarak kilo vermek kolay olabiliyor. Süt ve süt ürünlerini kestim mesela, ki kahvemi bile sütle içen bir insandım. Peyniri çok sevmeme rağmen tüketmiyorum. Bu vücuttaki ödemi çok ciddi yok ediyor. Kırmızı eti neredeyse tamamen hayatımdan çıkarttım, balık ağırlıklı besleniyorum. Öğleleri salata yiyorum. Ara öğün de yemiyorum. Niye cebimizde fındık fıstık taşıyalım sincap mıyız biz? Mehmet Öz’le röportajımızda söylemişti; belli saatlerde kahvaltı, öğle ve akşam yemeği yemek zorunda değilsin dedi: ne zaman aç hissedersen o zaman ye. Ama akşam 7’den sonra da mümkünse yeme. Ben gece kuşuyum, o yüzden çok acıktığım zaman sebzelere takılarak geçiştiriyorum. Karbonhidratta yemem bu arada.
M.S: Biraz vegan beslenmeye geçiş gibi olmuş aslında?
A.B: Yani veganı birazcık denedim ama elim ayağım boşandı. Balığı hayatımdan çıkarabileceğimi zannetmiyorum o yüzden böyle devam. Kırmızı eti vicdanen de yemek artık hoşuma gitmiyor.
M.S: Kırmızı eti biz de ailece artık tüketmiyoruz. Ama peyniri bırakabilir miyim bilemedim! Çünkü çok seviyorum J
A.B: Ben de düşünmemiştim ama bıraktığın zaman çok ciddi bir etkisaini göreceksin.
M.S: Mesela kahvaltıda ne yiyorsun?
A.B: Kahvaltı etmiyorum. Bu benim ilk öğünüm şu an ve o da kahve (Çok şaşırıyorum çünkü saat 14.00). Tabii çoğu insan böyle yaşamak istemez. Sabah ille bir şey yiyeceksen omlet ye. Yapabileceğin en güzel şey sebzeli omlet ama tost değil! Ben eskiden hep tost yiyiyordum.
M.S: Ben halen! Beyaz peynirli kepekli tost yiyiyorum.
A.B: Al işte… zaten bittin. Sonuçta karbonhidrat, yağ, süt. Senin birkaç saat sonra acıkmanı sağlayacak bir menü. O yüzden omlet ve sade kahveye devam.
M.S: Sabah kaçta içiyorsun mesela kahveyi?
A.B: Kalktığımdan itibaren içerim ben. Çok kahve içerim, yani günde 7 tane falan.
M.S: Bu işi yapmıyor olsaydın ne olurdun?
A.B: Bu işi yapmıyor olamazdım. Bilinçli seçimim bu. Bütün zorluklarına da bu yüzden katlanıyorum. Haftada iki gün gazetede sabahlıyorum; hafta sonu ekleri hazırlıyoruz çünkü. Bunun dışında haftada en az üç röportaj yapıyorum, bir program çekiyorum ve ilgilenmem gereken de iki köşe var. Tüm bunları günlük rutine sığdırdığında sonuç sıfır sosyal hayat. Ama dediğim gibi benim seçimim. Severek yaptığım bir şey.
M.S: Kendini görmek istediğin en üst nokta nedir? Hem kendin hem de kariyerinle ilgili.
A.B: Kurduğum tüm hayallerimi gerçekleştirdim ve şuan yeni hayallere ihtiyacım var. 13 yaşımda ilk moda dergimi en yakın arkadaşımla birlikte okulda yapmıştım. Hatta kapağında Kate’in Calvin Klein kampanyası fotoğrafı vardı. Soyadının Moss olduğunu bile bilmiyordum. Kestiğim resmin arkasına prit sürüp saman kağıda yapıştırarak hazırlamıştım. Birçok dergi hazırladım, idolize ettiğim isimlerle konuştum, birçok yeni isim keşfettim. Türk modasına katkı sağlamak için çok uğraştım ve uğraşıyorum. Hayaller konusuna gelince: Şimdi bu program işlerine başladım. Dijital bir platformda daha çok bu işlere yönelip konuklar alarak yeni formatlar hazırlayabilirim. Bir YouTube kanalı açtım. Daha çok bebek. Orada başka şeyler yapmayı planlıyorum. Ama tabii bunlar hayal değil, proje. Gerçekten niye hayalim yok benim ya? Haydi kuralım beraber. Farklı bir programım olsun. Şöyle eğlenceli bir şeyler…
M.S: Çok eğlenceli şeyler çıkacağı kesin çünkü sen çok eğlenceli birisin J Boyun kaç Aslı?
A.B: Teşekkür ederim. İlginç bir konu geçişi olduJ 1,71 cm
M.S: En sevdiğin ve sevmediğin özelliklerin neler?
A.B: En sevdiğim özelliğim istediğim şeyler için kararlı ve inatçı olmam. En sevmediğim özelliğim de; takıntılı olmam. Gereksiz şeylere bazen çok takılıyorum. Aşırı duygusalım ve bu özelliğimi hiç sevmiyorum. Silebilseydim silerdim yani.
M.S: Son olarak seninle meslektaş olmak isteyenlere tavsiyelerin nelerdir?
A.B: Kendilerini sadece Türkiye’ye göre kodlamasınlar. Birkaç dil öğrensinler. Mutlaka ana dilleri gibi konuşabildikleri iki dilleri olsun. Eskiden bizim zamanımızda dergi bile gelmezdi Türkiye’ye Dünya Gençlik Merkezi diye bir yer vardı, harçlıklarımızla oradan dergi alırdık. Şimdi her şey herkesin elinin altında. Mümkün mertebe egoya takılmadan ne kadar geniş perspektifte insan takip edebilirlerse etsinler. İletişim haline geçsinler, kontaklarını çok iyi tutsunlar, ilişkilerini devam ettirsinler ve yurtdışı ile bağlantı kurarak kariyerlerini ona göre belirlesinler. Sevdikleri birkaç işi birlikte yönetsinler ve her zaman gerçekten ne istiyorlarsa onun peşinden gitsinler.